Avukat Tülin Babaoğlan Yılmaz Hukuk Bürosu, Ceza davaları bilgilendirme sayfasındasınız. Ceza davaları süreçleri için ve ceza davaları gibi Ceza Hukuku ile ilgili aklınızdaki tüm sorulara bu sayfadan yanıt bulabilirsiniz. Ankara’daki ağır ceza davaları avukatları arasında yer alan Tülin Babaoğlan Yılmaz, ceza hukuku davaları için sizlere danışmanlık hizmeti sağlamaktadır.

Ağır Ceza davası süreçleri için Avukat ve danışmanlık hizmetlerimiz için bizlere iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz. Ankara’aki Ceza davalarıı arayışındaysanız aşağıdaki Ceza davaları ile ilgili yazımızın tamamını okuyunuz.

Ceza davaları için Avukat Tülin Babaoğlan Yılmaz İletişim Bilgileri

Hizmetlerimiz hakkında bilgi almak için iletişim formundan bizlere aklınıza takılan soruları sorabilir, iletişim numaralarımızdan arayabilir veya bilgi@tulinbabaoglan.av.tr mail adresimizden bize mail gönderebilirsiniz.

Adres : Maidan İş ve Yaşam Merkezi C-112, Eskişehir Yolu Bilkent Kavşağı No : 4
Çankaya / Ankara, 06800

Telefon : 0546 646 7014

Mail : bilgi@tulinbabaoglan.av.tr

Ceza Hukuku Nedir ?

Ceza hukuku, suç ve cezaları hukuk dalının kamu alanında düzenlemektedir. Yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun’da da bahsedildiği gibi ceza hukukunun ve kanunların amacı, kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir.

Kanunda, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir.

Bir kişinin işlediği fiil nedeniyle cezalandırılması için kanunda açıkça işlenen fiilin suç olarak tanımlanması gerekmektedir. İşlenen fiil Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiyor ise bu anlamda ceza mahkemeleri önünde cezalandırılması mümkün değildir.

Bununla birlikte fiil suç olarak tanımlanmış ise, kanunda yazandan başkaca ceza ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.

Aksi kişilerin işledikleri fiillerin sonuçlarını öngörememeleri ve kişiden kişiye değişen bir ceza kanununu ortaya çıkaracağından, fiili kim işlerse işlesin herkese kanunda yazan aynı ceza ve tedbirler uygulanabilir. Ceza davaları Ankara’da Tülin Babaoğlan Yılmaz sizlere ceza davaları ile ilgili destek sağlamaktadır.

Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.

Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz. Kişi işlediği fiilin suç teşkil ettiğini bilmediğini iddia edemez. Örneğin bir kişi kavga esnasında karşı tarafa hakaret, tehdit ettikten sonra, bunun suç olduğunu bilmediğini söyleyemeyeceği gibi söylediği kelimenin hakaret olduğunu bilmediğini de ileri süremez. Ankara’daki Ceza davalarında Avukat Tülin Babaoğlan Yılmaz sizlere bu davalarda uzman destek sağlamaktadır.

Ceza davaları Nedir

Ceza Hukuku oldukça geniş alanı olan, usuli işlemleri çok önemli olan bir alandır. Kişilerin özgürlüklerini kapsayan bu alan da kişiler yargılandıkları dosyalarda “nasıl olsa suçsuzluğum ortaya çıkacak, ben bir şey yapmasam da mahkeme araştırıyor” şeklinde düşünmeleri oldukça yanlış bir düşüncedir.

Bu durumla sıklıkla karşılaştığımız gibi kişiler bu düşünceyle dosyalarını ceza davaları takip ettirtmeyip ceza aldıklarında çok zor duruma düşüp, avukat arayışına girebilmektedirler.

Her şeyin geç olmaması, sürelerin kaçmaması nedeniyle ceza dosyaları mutlaka alanında uzman Ankarada ceza davaları tarafından takip edilmelidir. Ankaradaki Ceza davaları mutlaka alanında uzman olduğuna dikkat etmelidirler.

Yeri gelmişken “ceza davasına bakan nedir?” Sorusuna da değinmek gerekir. Ceza avukatlığı bir alanda uzmanlaşmayı ifade etmek için kullanılan bir tabir olup, Avukatlık Kanunu gereğince branşlaşmanın olmadığını bildirmek gerekir.

Masumiyet Karinesi Nedir ?

Ceza hukukunun genel prensiplerine tek tek değinemesek de aşağıda ayrıntılarıyla inceleyeceğimiz suçlar açısından Ceza hukukunun genel prensiplerinden olan Masumiyet karinesine değinmekte fayda vardır.

Amacı, maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latince,”in dubio pro reo” olarak ifade edilen “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesidir.

Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna dair kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Ankarada ceza davaları olarak ilkelerimize sıkı sıkıya bağlıyız.

Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanacağı gibi, dava koşulları bakımından da geçerlidir.

Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz.

Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılıp diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır.

Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan maddi gerçeğe ulaşmada varsayıma dayalı olarak hüküm kurmak anlamına gelir ki, bu durum da yukarıda belirtilen ilkeye açık bir aykırılık oluşturur.

Ceza davasına bakan Tülin Babaoğlan Yılmaz sizlere ceza davaları ile ilgili destek sağlamaktadır.

O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Uygulamada adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince inceleyeceğimiz tüm suçlarla ilgili bu karineye atıf yapılacaktır.

Ceza hukuku oldukça geniş bir alan olup bütün usuli işlemlere tek tek değinilemeyeceğinden suçları ve nevilerini ayrı ayrı inceleyelim.

Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu Nedir?

Türk Ceza Kanunu’nda uyuşturucu madde ticareti suçu kamunun sağlığına karşı işlenen suçlar arasında düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun 188 ve devamı maddelerinde düzenlenen uyuşturucu madde ticareti suçu, cezası ağır olan suçlardan birisidir.

Uyuşturucu madde bağımlılığı kişilerin sağlıklarına, sosyal hayatlarına zarar vermesine rağmen yokluğunda yaşanan yoksunluk nedeniyle hissedilen bağımlılık türüdür.

Kullanılan uyuşturucu maddelerin her birinin yarattığı bağımlılık vs birbirinden farklı olduğu gibi uyuşturucu madde ticaretinde maddenin nevine göre uygulanan cezalar da değişmektedir.

Cezası ağır olan suçlarda kişiler mutlaka Ankarada uyuşturucu davaları ile iletişime geçmesi gerekmelidir.

Uyuşturucu madde ticareti suçunun subuta erdiğinin kabulü için sadece sanığın üzerinde, evinde, arabasında uyuşturucu madde çıkması değil sanığın bu maddeleri satmak için uhdesinde bulunduruyor olması da gerekmektedir.

Yakalanan uyuşturucu maddenin miktarı da bu anlamda adli mercilere yol gösterici nitelikte olacaktır. Ceza davasına bakan Tülin Babaoğlan Yılmaz, Ankarada ağır ceza davaları listesinde yer almaktadır ve sizlere ceza davaları ile ilgili destek sağlamaktadır.

Uyuşturucu Madde İthal ve İhraç Suçunun Cezası nedir?

Uyuşturucu madde ticareti suçunun düzenlendiği 188. Madde de “Uyuşturucu madde ticaretinin cezası nedir?” sorusuna açıkça cevap verilmiştir. Madde de “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve iki bin günden yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”

Hükmüne yer verilmiştir. 6545 sayılı kanunla değiştirilmeden önce on yıldan az olmamak üzere cezalandırılır ibaresi 2014 yılında yirmi yıldan otuz yıla kadar cezalandırılır ibaresi ile değiştirilmiştir.

Günümüzde uyuşturucu madde bağımlılığının artması nedeniyle kanun koyucu cezaları arttırarak caydırıcı bir etki oluşturmaya çalışmıştır.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı fiilinin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla bu ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, Türkiye’de uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edilir.

Uyuşturucu Madde Ticaretinin Cezası Nedir?

Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.

Ceza maddeleri verilen uyuşturucu maddenin eroin, kokain, morfin sentetik kannabinoid veya bazmorfin olması halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Ayrıca anılan fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi halinde de verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Ankarada Ceza Davasına Bakan Tülin Babaoğlan Yılmaz Ankarada ağır ceza davası avukatları listesinde yer almaktadır sizlere ceza davaları ile ilgili destek sağlamaktadır.

Kullanmak için Uyuşturucu madde bulundurmak Suçu ve cezası nedir?

Uyuşturucu madde kullanmak, Bir kimsenin, uyuşturucu maddeyi ağız veya burun yolu ile ya da damarına veya derisinin altına şırınga ederek veya ettirerek ya da başka biçimde vücuduna almasıdır.

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir.

Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.

Ankarada Ağır Ceza davasına bakan Avukat danışmanlık hizmetlerimiz için bizlere Ceza davasına bakan iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir.

Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.

Kişinin, erteleme süresi zarfında;

a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,

b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,

c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması,

hâlinde, hakkında kamu davası açılır.

Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.

Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.

Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

Ankarada Ağır Ceza davası danışmanlık hizmetlerimiz için bizlere Ankara ceza davasına bakan iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

Bu Kanunun;

188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,

190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma,

suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.

Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır.

Madde metninde, izlenen suç politikası gereği olarak, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak değil, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, aslında tedavi ve terapiye ihtiyaç duyan bir kişidir. Bu nedenle, maddenin ikinci fıkrasında, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişinin, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulması gerektiği kabul edilmiştir.

Üçüncü fıkrada, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında uygulanacak tedavi ve denetimli serbesti tedbirine ilişkin düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme yeterli açıklıkta yapıldığı için, ayrıca izaha gerek görülmemiştir. Dördüncü fıkrada, bu denetimli serbestlik tedbirinin süresi belirlenmiştir.

Maddenin beşinci fıkrasına göre; uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak dolayısıyla değil ve fakat, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak dolayısıyla cezaya hükmedilecektir.

Ancak, bu nedenle hükmolunan cezanın infazına sınırlama getirilmiştir. Buna göre, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişinin tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması hâlinde, hükmolunan ceza infaz edilmez.

Buna karşılık, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmayan kişi ile ilgili olarak hükmolunan ceza infaz edilecektir. Aşağıda etkin pişmanlık maddesinde düzenlendiği gibi, etkin pişmanlıktan yararlanan kullanıcı hakkında belli koşulların varlığı hâlinde cezaya hükmedilmeyecektir.

Ancak, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine aykırı davranan kişi hakkında, etkin pişmanlıktan yararlanmış olsa bile, davaya devam olunarak cezaya hükmedilecek ve bu ceza infaz edilecektir. Avukat Tülin Babaoğlan Yılmaz Ankara’daki ağır ceza davasına bakan avukatları listesinde yer almaktadır.

Uyuşturucu madde kullanmak mı, uyuşturucu madde ticareti mi?

Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu, yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır.

Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 gün ve 107-136 ile 06.03.2012 gün ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.

Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.

İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya işyerinde bulundurmaktadır.

Buna karşın uyuşturucunun ev veya işyerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir.

Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.

Ankara Ceza Davasına bakan danışmanlık hizmetlerimiz için iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur.

Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan madde, madde, madde ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir.

Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında madde kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez madde tüketebildikleri bildirilmektedir.

Madde kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda madde maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur.

Buna göre, madde kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde madde maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2012/101335 E. 2013/423 K. Sayılı kararı bu anlamda oldukça açıklayıcı hükümlere yer vermiştir. Şöyle ki; “Fiilin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu, yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturacağının belirlenmesinde etkin rol oynayan husus, sanığın amacıdır.

Uyuşturucu madde bulundurmanın kullanma amacına yönelik olup olmadığının tespit edilmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı ölçütler bulunmaktadır.

Bu ölçütlerden ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma ya da devir veya tedarik etme hususunda herhangi bir davranış içerisine girip girmediği, ikincisi; uyuşturucu veya uyarıcı maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir.

Şahsi kullanımı için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin evinde veya işyerinde bulundurmaktadır.

Uyuşturucu maddenin çok sayıda ve özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde bulunması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartı sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yer veya yakınında hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirti olacaktır.

Kabul edilen üçüncü ölçüt ise bulundurulan uyuşturucu veya uyarıcı madde miktarıdır. Şahsi kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliği, cinsi ve kalitesi ile somut olayın özelliklerine göre değişiklik gösterebilmektedir.

Adli Tıp Kurumu tarafından madde kullananların her defasında bir ila bir buçuk gram olmak üzere günde üç kez madde tüketebilecekleri değerlendirilmektedir. Yine madde kullanma alışkanlığı olanların, birkaç aylık ihtiyacı karşılayabilecek miktarda madde maddesini ihtiyaten yanlarında ya da kolay ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur.

Avukat Tülin Babaoğlan Yılmaz , Ankara ağır ceza davası listesinde bulunmaktadır ve sizlere ağır ceza davaları ile ilgili destek sağlamaktadır.

Buna göre madde kullanan faillerin, olağan sayılan bir süre içerisinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde madde maddesi bulundurmaları durumunda, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı, ancak uyuşturucu maddenin ticaret amacıyla bulundurulduğuna ilişkin başkaca somut delil yoksa şahsi ihtiyaç ya da daha az miktarda uyuşturucu madde bulundurulmasının kullanmak amacı taşıdığı kabul edilmelidir.

Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de,

insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” şeklinde, Latincede ise “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir.

Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir.

Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir.”