VASİLİK VE VESAYET
Vesayeti gerektiren belli başlı haller bulunmaktadır. Bunlar yaş küçüklüğü ve kısıtlama halleri olmak üzere ikiye ayrılır.
KÜÇÜKLÜK
Velayet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır. Türk Medeni Kanunu’nun 404. Maddesinde bu durum açıkça düzenlenmiş ve şu hükümlere de yer verilmiştir: Görevlerini yaparlarken vesayeti gerektiren böyle bir halin varlığını öğrenen nüfus memurları, idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadır.
KISITLAMA HALLERİ
Ergin kişilerin vesayet altına alınmalarının nedeni yasada sayılmış bulunan nedenlerle korunmaları amacıyla fiil ehliyetlerinin mahkeme kararıyla kısmen sınırlandırılmasıdır. Bu sınırlandırma hacir altına alınma ya da kısıtlanma olarak adlandırılmaktadır. Aşağıdaki nedenlerle kısıtlanacak ergin kişiler vesayet altına alınırlar. Gerek duyulduğunda henüz ergin olmayan kişilerin de kısıtlanmasına karar verilebilir ancak bu durumda kısıtlama kararı ergin olmalarıyla hüküm doğurur. Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velayet altında bırakılır.
Kısıtlama kararlarını vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemeleri verir. Yetkili sulh hukuk mahkemesi ise küçüğün veya kısıtlının yerleşim yeri mahkemesidir.
Kısıtlamayı gerektiren hallerin başlıcaları şunlardır:
Akıl Hastalığı
Türk Medeni Kanunu’nun 405. Maddesinde akıl hastalığı düzenlenmiş ve şu hükümlere yer verilmiştir:
“Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.
Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.”
Maddenin 1. Fıkrasından da anlaşıldığı üzere sadece akıl hastalığı veya akıl zayıflığı kısıtlanmayı gerektirmemektedir. Kişinin bu nedenlerle kısıtlanması için işlerini göremez hale gelmiş olması veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gerekmesi ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokması şartlarından birisinin bulunması gerekmektedir. Ayrıca bu noktada belirtmek gerekir ki akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlanmaya ancak resmi sağlık kurulu raporuyla karar verilebilir. Bu sebeple basit psikolojik rahatsızlıklar kısıtlanmaya yeterli değildir. Hakim karar vermeden önce sağlık kurulu raporunu da göz önünde tutarak, kısıtlanmasına karar vereceği kişiyi de dinlemek isteyebilir ve söyleyeceklerini sorabilir.
Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim
Türk Medeni Kanunu’nun 406. Maddesinde Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim düzenlenmiş ve şu hükümlere yer verilmiştir:
“Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.”
Kişinin kısıtlanabilmesi için madde metninde sayılan nedenlerin kendisini ve ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açmış olması ve bu yüzden devamlı korunmaya ve devamlı bakıma muhtaç olması ya da başkalarının güvenliğini tehdit etmeye neden olması gerekmektedir. Yani bu konuda kısıtlama kararı verilebilmesi için olaylar arasında neden ve sonuç bağının açıkça görülebiliyor olması gerekmektedir.
Özgürlüğü bağlayıcı ceza
Türk Medeni Kanunu’nun 407. Maddesinde Savurganlık, özgürlüğü bağlayıcı ceza düzenlenmiş ve şu hükümlere yer verilmiştir:
“Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her ergin kısıtlanır.
Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.”
Bu madde metninde anlatılmak istenen şudur: bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her erginin ancak verilen özgürlüğü bağlayıcı cezanın seçenek yaptırımlara çevrilmemesi sonucu infaz edilmesi durumunda kısıtlanacağıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 471. Maddesi de şu hükümlerle “Özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayet, hapis halinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.” Bu durumu destekler niteliktedir. Yani Türk Medeni Kanunu’nun 407. Maddesi ile görmekteyiz ki bir kişi bir yıl veya daha uzun süreli hapis cezasına mahkum edilmesi ile kısıtlanması gerekmektedir.
İstek üzerine
Türk Medeni Kanunu’nun 408. Maddesinde istek üzerine kısıtlanma düzenlenmiş ve şu hükümlere yer verilmiştir:
Yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilir.
Bu durumda bulunan kişi bu maddeden yararlanarak kısıtlanmasını isteyebileceği gibi kendisine bir kayyım atanmasını da isteyebilir.