Vasilik ve Vesayet

Vasilik ve Vesayet: Kapsamlı Süreç ve Hukuki Rehber

Vasilik ve vesayet, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen, özellikle çocukların veya kısıtlanması gereken yetişkinlerin hak ve menfaatlerinin korunmasını amaçlayan önemli bir hukuki müessesedir. Vesayet, yasal bir denetim mekanizması olup, vasi ise vesayet altındaki kişinin işlerini görmek ve onu temsil etmekle görevlendirilen kişidir. Bu kavramlar, kişinin kendi işlerini yönetme yeteneği olmadığı durumlarda devreye girer. Bu makalemiz, vesayetin ne olduğunu, kimler için gerekli olduğunu ve bu sürecin hukuki aşamalarını detaylı bir şekilde ele almaktadır. Konuyla ilgili tüm detaylı bilgilere ulaşmak için Vesayet Hukuku sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Vesayeti Gerektiren Haller ve Şartları

Vesayeti gerektiren belli başlı haller bulunmaktadır. Bunlar yaş küçüklüğü ve kısıtlama halleri olmak üzere ikiye ayrılır.

Küçüklük

Velayet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır. Türk Medeni Kanunu’nun 404. Maddesinde bu durum açıkça düzenlenmiş ve şu hükümlere de yer verilmiştir: Görevlerini yaparlarken vesayeti gerektiren böyle bir halin varlığını öğrenen nüfus memurları, idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadır.

Velayet altında bulunmayan küçükler için vesayet, onların eğitim, bakım ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasını ve mallarının yönetimini güvence altına alır. Anne ve babanın ölümü, gaipliği, boşanma sonrasında velayetin ebeveynlere verilmemesi veya anne ve babanın velayet hakkının kısıtlanması gibi durumlar, küçüğün vesayet altına alınmasını gerektirebilir.

Kısıtlama Halleri

Ergin kişilerin vesayet altına alınmalarının nedeni yasada sayılmış bulunan nedenlerle korunmaları amacıyla fiil ehliyetlerinin mahkeme kararıyla kısmen sınırlandırılmasıdır. Bu sınırlandırma hacir altına alınma ya da kısıtlanma olarak adlandırılmaktadır. Aşağıdaki nedenlerle kısıtlanacak ergin kişiler vesayet altına alınırlar. Gerek duyulduğunda henüz ergin olmayan kişilerin de kısıtlanmasına karar verilebilir ancak bu durumda kısıtlama kararı ergin olmalarıyla hüküm doğurur. Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velayet altında bırakılır.

Kısıtlama kararlarını vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemeleri verir. Yetkili sulh hukuk mahkemesi ise küçüğün veya kısıtlının yerleşim yeri mahkemesidir.

Kısıtlamayı gerektiren hallerin başlıcaları şunlardır:

Akıl Hastalığı

Türk Medeni Kanunu’nun 405. Maddesinde akıl hastalığı düzenlenmiş ve şu hükümlere yer verilmiştir:

“Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.

Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.”

Maddenin 1. Fıkrasından da anlaşıldığı üzere sadece akıl hastalığı veya akıl zayıflığı kısıtlanmayı gerektirmemektedir. Kişinin bu nedenlerle kısıtlanması için işlerini göremez hale gelmiş olması veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gerekmesi ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokması şartlarından birisinin bulunması gerekmektedir. Ayrıca bu noktada belirtmek gerekir ki akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle kısıtlanmaya ancak resmi sağlık kurulu raporuyla karar verilebilir. Bu sebeple basit psikolojik rahatsızlıklar kısıtlanmaya yeterli değildir. Hakim karar vermeden önce sağlık kurulu raporunu da göz önünde tutarak, kısıtlanmasına karar vereceği kişiyi de dinlemek isteyebilir ve söyleyeceklerini sorabilir.

Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim

Türk Medeni Kanunu’nun 406. Maddesinde Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim düzenlenmiş ve şu hükümlere yer verilmiştir:

“Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.”

Kişinin kısıtlanabilmesi için madde metninde sayılan nedenlerin kendisini ve ailesini darlık ve yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açmış olması ve bu yüzden devamlı korunmaya ve devamlı bakıma muhtaç olması ya da başkalarının güvenliğini tehdit etmeye neden olması gerekmektedir. Yani bu konuda kısıtlama kararı verilebilmesi için olaylar arasında neden ve sonuç bağının açıkça görülebiliyor olması gerekmektedir.

Özgürlüğü bağlayıcı ceza

Türk Medeni Kanunu’nun 407. Maddesinde Savurganlık, özgürlüğü bağlayıcı ceza düzenlenmiş ve şu hükümlere yer verilmiştir:

“Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her ergin kısıtlanır.

Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.”

Bu madde metninde anlatılmak istenen şudur: bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her erginin ancak verilen özgürlüğü bağlayıcı cezanın seçenek yaptırımlara çevrilmemesi sonucu infaz edilmesi durumunda kısıtlanacağıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 471. Maddesi de şu hükümlerle “Özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayet, hapis halinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.” Bu durumu destekler niteliktedir. Yani Türk Medeni Kanunu’nun 407. Maddesi ile görmekteyiz ki bir kişi bir yıl veya daha uzun süreli hapis cezasına mahkum edilmesi ile kısıtlanması gerekmektedir.

İstek üzerine

Türk Medeni Kanunu’nun 408. Maddesinde istek üzerine kısıtlanma düzenlenmiş ve şu hükümlere yer verilmiştir:

Yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilir.

Bu durumda bulunan kişi bu maddeden yararlanarak kısıtlanmasını isteyebileceği gibi kendisine bir kayyım atanmasını da isteyebilir.

Vasilik Kararında Usul ve Yasal Prosedürler

Vasi atanması, son derece hassas ve yasalara sıkı sıkıya bağlı bir süreçtir. Vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi’ne yapılan başvuru ile başlayan bu süreç, mahkemenin öncelikle kısıtlanması istenen kişiyi dinlemesi, gerekli durumlarda sağlık raporu istemesi ve tüm delilleri değerlendirmesiyle devam eder. Mahkeme, vasi olarak atanacak kişinin uygunluğunu da titizlikle araştırır.

Vasilik kararında usul, mahkemenin vesayet kararını vermesiyle tamamlanmaz; vasinin görevine başlaması, vesayet altına alınan kişinin mal varlığının defterinin tutulması ve periyodik denetim gibi aşamaları da içerir. Bu süreçle ilgili detaylı bilgi için vasilik kararında usuli işlemler makalesine göz atabilirsiniz.

Vasi Atanması ve Vasinin Görevleri

Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının şahsi ve mali işlerini yönetmekle görevli olan kişidir. Bir kişi vasi olarak atanırken, mahkeme tarafından öncelikle vesayet altına alınacak kişinin yakınlarından birinin bu göreve getirilmesi tercih edilir. Ancak, vasiliğe engel bir durumu olan (örneğin akrabalık dışı durumlar, ağır hastalıklar vb.) kişiler vasi olarak atanamazlar.

Vasinin başlıca görevleri şunlardır:

  • Şahsi İşlerin Yönetimi: Vasinin en önemli görevlerinden biri, vesayet altındaki kişinin bakımını, eğitimini, sağlığını ve güvenliğini sağlamaktır. Bu kapsamda, vasinin küçüğün veya kısıtlının nerede kalacağına, hangi okula gideceğine karar verme yetkisi vardır.
  • Mali İşlerin Yönetimi: Vasi, vesayet altındaki kişinin mal varlığını korumak, gelirlerini toplamak ve giderlerini yönetmekle yükümlüdür. Vasinin, vesayet makamının izni olmadan bazı önemli işlemleri (gayrimenkul satışı, borçlanma vb.) yapması mümkün değildir.

Vasi, görevini yerine getirirken vesayet makamının (Sulh Hukuk Mahkemesi) denetimine tabidir. Vasinin her yıl düzenli olarak vesayet makamına hesap ve faaliyet raporu sunması zorunludur.

Vesayetin Sona Ermesi

Vesayet, yasal sebeplerin ortadan kalkmasıyla sona erer. Vesayeti sona erdiren başlıca haller şunlardır:

  • Küçüklük Halinin Sona Ermesi: Vesayet altındaki küçük, ergin olmasıyla (18 yaşını doldurmasıyla) vesayet kendiliğinden sona erer.
  • Kısıtlama Halinin Ortadan Kalkması: Akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanan bir kişinin hastalığı iyileşirse, resmi sağlık raporu ile bu durumun belgelenmesi üzerine vesayet sona erdirilir. Özgürlüğü bağlayıcı ceza nedeniyle kısıtlanan kişilerin vesayeti de hapis halinin sona ermesiyle ortadan kalkar.
  • Vasinin Görevinin Sona Ermesi: Vasi, görevden alınabilir, istifa edebilir veya ölebilir. Bu durumda yeni bir vasi atanana kadar vesayet devam eder.

Soru-Cevap

  • Soru: Vesayet ve kayyımlık arasındaki fark nedir?
  • Cevap: Vesayet, bir kişinin tüm hukuki işlemlerini yönetmek için atanır ve daha geniş yetkiler içerir. Kayyım ise daha çok belirli bir işi görmek veya bir malı yönetmek için atanır ve yetkileri daha sınırlıdır.

S.S.S. (Sıkça Sorulan Sorular)

  • Soru: Bir kişinin vasisi, onun evlenmesine karar verebilir mi?
    • Cevap: Hayır, vesayet altındaki kişinin evlenmesi için mahkeme izni gerekmektedir. Vasi, tek başına bu kararı veremez.
  • Soru: Vesayet altına alınan bir kişinin mal varlığı satılabilir mi?
    • Cevap: Vesayet altındaki kişinin mal varlığının satışı, ancak Sulh Hukuk Mahkemesi’nin izni ve denetimi altında mümkündür.
  • Soru: Vasi olmak için ne gibi şartlar aranır?
    • Cevap: Vasi olacak kişinin ergin olması, ayırt etme gücüne sahip olması ve yasal olarak vasiliğe engel bir durumunun bulunmaması gerekir.

İletişim Bilgileri

Vasilik ve vesayet davaları, kişilerin en temel hak ve özgürlükleriyle ilgili olduğu için son derece titizlikle ele alınması gereken davalardır. Süreçlerin doğru yönetilmesi ve hak kaybı yaşanmaması için hukuki danışmanlık almak büyük önem taşır.

  • Adres: Maidan İş ve Yaşam Merkezi C-112, Eskişehir Yolu Bilkent Kavşağı No: 4 Çankaya / Ankara, 06800
  • Telefon: 0546 646 70 14
  • Whatsapp: https://wa.me/905466467014